Niyetim her mecradan yağan Russell Napier’in görüşlerini https://themarket.ch/interview/russell-napier-the-world-will-experience-a-capex-boom-ld.7606
test etmekten ziyade bazı noktalardan
derinlik katmak. Zira bir röportajda her hangi bir konuyu tüm yönleri ile karşı
tarafa aktarmak mümkün değil. Doğrudan Napier’in görüşlerini bölümlere ayırarak
bu işi yapmaya çalışacağım ancak önce röportajda sık sık geçen 2. Dünya Savaşı sonrası
borcun azaltılması konusuna Fed kaynaklarını kullanarak değinmek istiyorum.
Bahsi geçen tablo bu:
Uzun vadeli ABD tahvil getirisinin seyri de bu:

ABD savaşa girdiğinde bir kaç yüz milyon dolarla ifade
edilen askeri harcamalar 1943 yılında 85 milyar 1944 yılında ise 91 milyar
dolar seviyesine yükseldi. Savaşı
fonlamak için borçlanmaya başlayan Hazine de maliyetleri makul seviyede
tutabilmek için Fed’den faizleri çıpalamasını talep etti. Fed aldığı pek çok karara
ek olarak barış döneminde 2-4% arası bir oranla satın aldığı T-Billeri 0.375%
ile almayı kabul etti. Buna ek olarak ıskonto oranının 1% seviyesinde belirledi
ve 1920’lerde 3-7% faiz işletilen kısa vadeli devlet tahvillerinin teminat
olarak kullanıldığı kredilerde oranı 0.5%’e çekti. Bu oranlar 1942’nin yazından
1948 Ocağına kadar geçerli kalmıştır. Çok kritik değişikliklerden bir tanesi de
Fed’in doğrudan Hazine’den tahvil alma yetkisine kavuşmasıdır.
Bu sırada ABD’nin savaşın yıkıcı etkisinden uzakta yaşadığı
göz önüne alınırsa enflasyon korkusu da reel bir korkuydu. Bretton Woods’da
ABD’nin kuralları belirlemesine neden olan dinamiklerden altın Alman ve
Japonlara karşı savaşan devletlerin ekipman ve petrol talebi karşılığında
ülkeye akıyordu. İş gücü savaş endüstrisine yönelmiş, işsizlik azalmış,
ücretler ve para tabanı artmıştı. Ancak doğal olarak üretim bir noktaya
kanalize edilirken artan talebin enflasyon yaratması söz konusuydu. Devlet
ücretlerde ve fiyatlarda kontrollere giderken Fed de tüketici kredi
miktarı/vadesi ve ön önemleri üzerinden talebi kontrol etmeye başladı.
Ayrıca Napier’in bahsettiği bazı noktaların ( By issuing
state guarantees on bank credit during the Covid crisis, governments have
effectively taken over the levers to control the creation of money.) doğrudan bu döneme ait referanslar olduğunu da
biliyoruz. Mesela 9112 nolu başkanlık kararnamesi askeri üretim yapan
endüstriler için kredi garantisi verir : https://www.presidency.ucsb.edu/documents/executive-order-9112-authorizing-additional-financing-war-contracts
. Daha sonra 9336 ile kapsam çok daha genişletilmiştir.
Röportajın sonlarına doğru Napier’e sorulan sorulardan bir
tanesi de bahsettiği sistemde merkez bankaları ile ülkelerin hazineleri
arasında bir çatışma olup olmayacağı :
What if central banks don’t want to play along and try
to regain control over the creation of money
They could, but in order to do that, they would really have
to go to war with their own government. This will be very hard, because the
politicians in government will say they are elected to pursue these policies.
2DS sonrası dönemde bu sorunun cevabı Russell’ın
düşüncesinin tam aksi yönde verildi . Kitabımda da bahsettiğim üzere Fed’in
yapısında NY Fed başkanının özel bir ağırlığı vardır. 2DS sonrası dönemde de
iki kişinin Fed içinde etkin olduğunu görüyoruz. Bir tanesi bugün Fed’in
bulunduğu binaya adını veren Başkan Marriner Eccles diğeri ise NY Fed başkanı Allan
Sproul. Sproul savaş sonrası Hazine’nin Fed kararları üstündeki ağırlığından
ciddi anlamda rahatsızlık duyan bir isim. Philly Fed başkanı Thomas McCabe de
pegin sonlandırılması gerektiğini düşünen isimlerin başında geliyor.
1946 yılında fiyat kontrollerinin devreden çıkması ile
yaşanan enflasyon McCabe’ye istediği fırsatı veriyor. Philly Fed peg’in iptal
edilmesi gerektiğini seslendiriyor. Fed yönetim kurulu bir mektup göndererek,
biraz da ağır bir dille, bu tip bir “saçmalığın” politik olarak da mümkün
olmayacağını söylüyor. Ancak 1949’da hızlanan toparlanma ve 1950 yazında
başlayan Kore savaşı işleri daha karmaşık bir hale getiriyor. Bunlar yetmez
gibi Başkan Truman Eccles’in yerine McCabe’yi Fed başkanı olarak atıyor (ama
Eccles YK üyesi olarak göreve devam eder ve aşağıda göreceğiniz üzere boş
durmaz) .
Kore savaşının yeni bir dünya savaşına dönüşeceği korkusu
Fed-Hazine çatışmasını geri plana itse de 1951 Ocağında Başkan Truman Fed
üyelerini Beyaz Sarayda ağırladıktan sonra Fed’in çıpayı devam etme sözü
verdiğini açıklıyor. Akabinde Eccles diğer üyelere danışmadan basına böyle bir
ifadeleri olmadığını açıklıyor. Kendisi bir süre önce Fed’in enflasyonun motoru
olduğunu da açıklamıştır. İki taraf basın üzerinden kavgaya girişiyor. Fed
Başkana bir mektup göndererek Hazine tahvillerini almaya zorlanması nedeni ile
enflasyonu beslediğini söylüyor. Senatörler vs de devreye giriyor ancak bono
piyasasının da karışması ile beraber Hazine orta yol bulmak istiyor (Bu laf
1990’larda söylense de zamana sığmayan bir tespittir : I used to think that
if there was reincarnation, I wanted to come back as the President or the Pope
or as a 400 basball hitter. But now I would like to come back as the bond
market. You can intimidate everybody.) Bundan sonrası daha da ilginç.
Hazine bakanı Synder Fed ile görüşerek bir anlaşmaya varmak
için adım atıyor ve fakat katarakt ameliyatı için hastaneye gitmesi gerekince
yerine yardımcısı William McChesney Martin Jr.’i görevlendiriyor. 4 Mart
1951’de iki taraf şu açıklamayı yayınlıyor “reached full accord with respect
to debt management and monetary policies to be pursued in furthering their
common purpose and to assure the successful financing of the government’s
requirements and, at the same time, to minimize monetization of the public
deb” . Bu devamlı bahsini duyduğunuz bağımsız merkez bankacılığının
miladı olarak kabul edilen belgelerden bir tanesidir. Para politikası ve Hazine
borçlanma gerekleri bir birinden ayrıştırılmıştır. Ancak bir not olarak Fed’in bir süre daha 5
yıllık getirileri destekleyeceği konusunda da uzlaşıldığını eklemem gerek.
Hikaye burada bitmiyor. Başkan Fed başkanı McCabe’nin istifasını istiyor ve yerine
Martin’i atıyor. Ancak Martin Hazinenin
ajanı gibi davranmak yerine Fed’in başkanı görevini hakkı ile yerine getiriyor
ve kendisi ile yaptığı anlaşmaya sadık kalıyor.
Tesekkurler Sant bey
ReplyDeleteTeşekkürler. Daha fazla yazınızı görmek dileğiyle saygılar.
ReplyDeleteÇok keyifliydi, kitabınızın kargodan teslim edilmesini sabırsızlıkla bekliyorum.
ReplyDelete