Dördüncü Element: Veri


1 Ocakta  devreye giren RCEP yani Asya Pasifik ticaret anlaşması linkte gördüğünüz üzere https://www.marketwatch.com/story/u-s-on-sidelines-as-china-and-other-asia-pacific-nations-launch-trade-pact-11641061318?mod=mw_quote_news   hem gümrük vergilerinde ciddi gerilemelere neden olacak hem de bazı ABD'li siyasetçileri ciddi anlamda tedirgin eden bir anlaşma. Katılımcılara baktığımızda Çin (+), Japonya(+), G. Kore (+), Singapur(+), Avustralya, Y. Zelanda, Endonezya (+), Vietnam, Tayland (+) , Malezya (+) ,Kamboçya, Laos, Brunei ve Myanmar bulunuyor. Daha etkili olması için rakamlar kullanırsak 26.2 tr dolarlık ekonomik büyüklük ve 2.2 milyar insandan bahsediyoruz.

 
Ancak ufak bir sorun var. Parantez içinde artı işareti ticaret fazlası veren ülkeleri gösteriyor. Dünyanın en büyük (ABD ile karşılaştırılamaz tabii) ticaret açığını veren ülkelerinden Hindistan da anlaşmadan çekilmişti. Dünya ticaretinin son yıllarda yaşadığı soruna bakarsanız gümrük duvarları olmadığını görebilirsiniz. Bu 2000'lere giriş döneminin sorunuydu. Dünya ticaretinde sorun pazar sorunu. Çin, Almanya, Japonya vb daha ufak ülkeler iç tüketimi baskılayarak ihracat mekanizmasını kayırıyorlar. RCEP'in de yarattığı korku yersiz çünkü bölgedeki sorun talep sorunu. Herkes satmak istiyor ancak kimse tüketmek istemiyor. Tüketilmesi için yapılması gerekenle ihracat için yapılması gereken çelişkili. Almanya iki Almanya birleşirken ücretleri baskıladığı için veya Çin düşük ücret , yüksek tasarruf oranı gözeten politikalar güttüğü için kuvvetli bir tüketici sınıfına sahip değiller. Şayet ücret artırıcı politikalar uygularlarsa ihracat mekanizmasına taş koymuş olacaklar. ABD'de tüketim oburu olduğu için değil sermaye hareketlerine açık bir ülke olduğu için cari açık veriyor. Zira bu ülkelerin yatırım ve tüketime gitmeyen tasarrufları ABD'ye doğru gidiyor ve çeşitli yollardan tüketim olarak kendisini gösteriyor.  Ücret artışı denildiğinde kabaca enflasyonda değişim+ verimlilik artışından çalışana düşen payı anlıyoruz. Nominal artış oranı yüksek olsa bile şayet çalışan enflasyonda değişimi ve/veya verimlilik artışından alması gereken payı almazsa alım gücünde bir artıştan (ve zammın enflasyonist olmasından) bahsedilemez (Twitter ortamı hariç) . Kısacası RCEP düşünüldüğünden çok daha az etki yaratacak ve de-globalizasyonun önüne geçemeyecek zira herkes satmak peşinde kimin/nasıl alacağı ise belli değil. 

Öte yandan mal ve hizmet ticaretinde globalizasyon/deglobalizasyon tartışmaları sürerken çok daha önemli bir konu geri planda kalmaya devam ediyor. Geçen yıl Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu "veriyi" enerji, işgücü ve krediye ek olarak bir "üretim faktörü" olarak tanımlamıştı. Parti veri güvenliği olmadan ulusal güvenliğin olamayacağı düşüncesine (tıpkı petrol ve chip gibi) gönülden inanıyor. Didi olayı bunun en net örneği oldu. Ekonomik büyümenin bir girdisi olduğuna göre verinin regüle edilmesi ve "fiyatlanması" (aslında bu bir web3 konusu ve airdroplar da bunun bir parçası) düzenlenmeye muhtaç konular arasında.

1 Kasımda devreye giren veri güvenliği yasası kişisel  bilgiyi  elektronik veya başka bir formda kaydı tutulabilen ve tespit edilmiş veya edilebilen  kişilere ait veriler olarak tanımlıyor. "Sınır ötesi veri transferi" gerçekleştirecek bir şirket önce bu transferin etkileri üzerinde bir araştırma yapmak zorunda. Söz konusu kişilerin onayı kadar bir kaç kamu otoritesinin onayı da gerekecek. Yasa yurtdışında Çinli tüketicilere hizmet vermek veya davranış biçimlerini incelemek için kişisel veriler işleyen kurumları da bağlıyor. Bu nedenle Çin'de temsilcilik bulundurmak zorundalar. AB general data protection regulation gibi regülasyonlarla daha önce benzer adımlar atmışı. ABD'nin yeni bir fiber kabloyu HK'dan değil Singapur'dan geçirme kararını da daha önce paylaşmıştım. Mal ve hizmet hareketlerinde maksimum globalizasyonu zaten yakaladık. Veri (paylaşımı) konusunda ise hiç bir devletin buna izin vermeyeceğini anlıyoruz. (Merkezi/merkeziyetsiz ) Metaverse, dijital merkez bankası parası, kağıt para/kripto tartışmalarına bir de bu gözle bakmanızı öneririm. Teaser olarak da bu linki bırakıyorum : https://www.cnbc.com/2021/12/31/shanghai-releases-five-year-plans-for-metaverse-development.html . Bu işin bir de konunun merkezinde olan "birey" tarafı var. O ne yapacak? Haklarını  koruması için devletlere, ürettiği veriyi kullanması için kurumlara ve şirketlere devrederek veri sağlayıcı olmaya devam mı edecek yoksa daha büyük bir şey mi geliyor? 

Şu yazıyı   https://www.trustnodes.com/2022/01/02/web3-is-an-open-public-database-says-fred-wilson ama özellikle Wilson ve Wenger'in postlarını da okumanızı tavsiye ederim. Konuyu tek alana sıkıştıranlar tam olarak ne olup bittiğinden haberdar olmayanlar veya hayal güçlerini çalıştırmamayı tercih edenler. Ticaretten veriye geldik ama her zaman söylediğim gibi aslıda emekli olmak için harika bir zaman...

Comments

  1. 20 li yıllar yüzyillarin en önemli yillaridir bu yüzyil bu yazdiklariniz ile geçecek ancak ben nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum metaverseden toprak alsam buradan yol gececek derler öyle bi bahtszlık

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular posts from this blog